30 Nisan 2014 Çarşamba

Renklerin İçinde

Güneşli zamanlar ruhumuza kattığı güzelliklerin yanında doğaya da binbir güzellik katıyor. Buranın havası, toprağı, kokuları öyle güzel ki, her şey olabildiğince katıksız. 

Bereketli bir toprağı var ama ürün yetiştirmiyorlar, çeşit yok. En büyük şansımız beton binalarla örülü bir hayatı yaşamıyoruz birkaç senedir. Kamp alanında ikamet etmek, doğayla bir olmak bakımından güzel. 

Bir de güne uyum sağlayan metaller var dört bir yanda. Yeşilin yanında duranlar, göğe bakanlar hatta onunla bir olanlar, doğayı içinde barındıran taşlar, demirler var.


Bu paslanmış zinciri arıyor gözüm şimdilerde. O turuncu kalıp bile ayrı bir renkmiş hayatın içinde. Şimdi alındığı yerdeki boşluk öylece duruyor.


Eve dönerken, ofise giderken aldığım yola renk katanlardı tüm bunlar. Bazen çocuk gibi gizlice dokunduğum, bazen türlü fikirlerle karıştırıp durduğum güzelliklerdi. 


Hele bu denize uzanırmışçasına mavi kemere ne demeli. Belki de bir merdiven olabilirdi. Üzerine beyaz köpüklü dalgalar çizebilirdim. Ya da sonsuza uzanan bir kitaplık, her bir maviliğinde türlü hikaye..


Bu da bana fındık kıracağını anımsatıyordu. Güneşten kopmuş da gelmiş kadar yakıcı bir his veriyordu insana. Aynı zamanda ağır ve yorgun. Sanki çimenlere atıvermiş de kendini kalkmaya üşenirmişçesine duruyordu, toprağa temas etmeden. Yahut toprağa değmek de tüm derdi belki de..

Gün ve içindeki tüm güzel şeyler, hayata ve insana dair!