17 Kasım 2013 Pazar

Bulutların yatağı



Şantiyede bir yaşam sürmek için ve o yaşamı güzel kılabilmek için doğaya sarılmak şart. Aksi taktirde metal plakalar ile kuşatılan bu yaşam biçimi insanı son derece rahatsız eder. Görebilecek nadir şeylerin içinde en kıymetlisi bulutlar ve engin gökyüzüdür.


Her sabah göğe selam vermeyi adet edinmeli insan. Sonra çiçekler ve böceklerle konuşmayı bilmeli. Yağmurda ortaya çıkan salyangozları eliyle yol kenarına çekmeyi öğrenmeli. Yerli yersiz bağıran kurbağalara sofralarda şarkı söyleyerek eşlik edebilmeli en nihayetinde.


Konteynerlerin pembeliği bir umut yeşertebilmeli günün içinde. 


Şantiye kapılarının ardındaki yaşamı gözlemeyi bir nebze de olsa becerebiliyorsa insan, bulutların altındaki yaşamdan zevk almayı öğreniyor demektir yavaş yavaş. 


Çizgi film bulutlar etrafını sarınca çocukça gülümsemelere sarılabilmeli şantiyede yaşayan. Bir de tüm fotoğraflarda gereksiz yere kendini gösteren elektrik direklerine de alışabilmeli.


Tozlu çamurlu yollarda yürümeyi öğrenmeli. Ki bu öğrenme göğe bakma ile paralel olmalı. Öyle bir denge ki bu hem bulutlara bakıp hem de kaymadan yürümeyi öğrenebilsin insan. 


En önemlisi de kutu kadar bir evde yaşamaya razı gelmektir aslında. Karşısında sadece iki cılız ağaç olduğunu bilerek ama mutlulukla veranda benzeri ufak girintide elinde çayı ile oturmayı sevebilmeli, bazen ağlayarak da olsa.



Ne demişler bulutların ardında hava hep ama hep açıktır. Bulutlar en güzel yoldaştır yalnızlıklarda. 

3 yorum:

  1. Sevgili Tuğba,

    Sosyol antropolog olduğunu okudum. Ben de sosyologum. Cezayir'de kendi alanında mı çalışıyorsun, ne iş yapıyorsun merak ettim, eğer özel değilse yazar mısın? Ben yurtdışında alanımla ilgili işlere bakıyorum o yüzden merak ettim, Afrika'daki stk ları araştırmaya başlamıştım, bloguna denk geldim o arada..fotograflar ve paylastıkların için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Asya;
    Yorumunu yeni gördüm. Neden yorum bilgisi gelmedi bana bilemiyorum. Umarım cevap vermediğimi düşünerek bakmaktan vazgeçmemişsindir..Cezayir'e geldiğim ilk 2 sene çalışma koşulları uygun olmadığından çalışmadım. Epey zor oldu. Eşim mühendis ve bir inşaat firmasındayız. Alanımda iş bulmam oldukça güç. Ancak ya kendi imkanlarınla ya da Türkiye'deki üniversitelere bağlı olarak araştırma yapabilirsin böyle bir yerde. Ben de yazmayı hep çok severdim. İşe ilk girdiğimde eşim bana yaptığımız otoyol tünelindeki deformasyonların veri grafiklerini yapmayı öğretti. Bir süre jeolog işi yaptım diyeyim sonra da şirketimiz bir dergi çıkartıyordu Cezayir projelerini bana verdiler. Şu anda dergimizin Cezayir sorumlusuyum. Tünel çalışmalarındaki gelişmeleri, şantiyede neler olup bittiğini yazıyorum fotoğraflıyorum. Ropörtaj bölümümüzde sorular soruyorum şirket içerisinde istenilen kişilere. Kendi oluşturduğum bölümler de var biri hobiler ile ilgili orada değişik hobileri olan kişilerle rptj yapıyorum. Blog sayfamda dergimizin linki var oradan bakabilirsin adı Özgünce. Yani bir sosyal antropolog olarak bol bol gözlem yapıyorum. Yazmak istediğim kitabım için görsel toplamaya çalışıyorum ve notlar alıyorum. Blog da Cezayir'i tanıtmak amacıyla açıldı, elimden geldiğince anlatmaya çalışıyorum. Blogu beğenmene sevindim. SOrmak istediğin şeyler olursa mail de atabilirsin bana. Sen neler yapıyorsun alanınla ilgili bir şeyler yapmak isteğine yürekten katılıyorum ve tebrik ediyorum seni inşallah istediğin gibi olur her şey. Ahhh keşke ben de antropoloji için daha çok şey yapabilsem. Ama kim bilir belki bir gün o da olur:) Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Tuğba,
    Sayfada yorumun var mı diye bakmaktan vazgeçmedim hayır :) Yaptığın şeyler çok keyif verici görünüyor. Belki oradaki uluslararası STK larla ya da UN in birimleriyle iletişime geçersen alanınla ilgili şeyler yapman da mümkün olur diye düşünüyorum. Cezayir'de hepitopu kaç Türk antropolog vardır ki? Bu anlamda bu kurumlarda sana ihtiyacı olması ihtimali çok yüksek. Ben genelde araştırmalarda çalıştım şimdiye kadar. Şimdilik yaza kadar Türkiye'den ayrılmayı da düşünmüyorum. Ama yine de yurtdışındaki işlere bakıyorum. Çünki karar vermek kolay değil. Ayrıca Afrika'ya İskandinavlar'daki bir STK'yla giden tanıdığım çok kötü şeylerle karşılaştı. O yüzden sadece uluslararası, büyük stk lara bakıyorum, güvenilir olması açısından. Blogunu izleyeceğim, cevabın için çok teşekkürler. Umarım birgün kitabını da okuruz. Hatta sana bir de araştırma konusu önereyim, belki yeni bir fikir verir.Cezayir'deki Osmanlı izleri ile ilgili foto-araştırma tarzında bir kitap çıkarabilirsin. Antropolojik bakış açısıyla yazılmış böyle bir kitap olduğunu sanmıyorum. Herşey istediğin gibi gider umarım. Hoşçakalasın...

    YanıtlaSil

Kelimelerinizi paylaştığınız için minnettarım.