29 Aralık 2014 Pazartesi

İkircik



Fotoğraflar: backtoalger.tumblr.com

Belki tuhaf da değildir kimilerine göre ama benim için fazlasıyla öyle işte, tuhaf. Öyle çok aşık olunası bir havası yok. Bir Paris gibi sokaklarından sanat fışkırmıyor, Marakeş gibi insanı büyüsüne kapılıp aşık ettirmiyor. Çoğu yer oldukça hijyen yoksunu, insanlar olağan, sosyal olanak yok denecek kadar az. Ama tüm bunların yanında yavaş bir şehir, havası temiz, arafta bir durak gibi aynı. Ben sanırım en çok bu taraflarını seviyorum Cezayir'in.

Çoğu zaman kızıyorum ona, bizi bu kadar kendinden ayrı tuttuğu için ama aynı zamanda sevgi de besliyorum içimde. Gittiğimi düşündükçe içimi nasıl sevinç kaplıyorsa hüzün de çörekleniyor anında. Bu dokuyu, bu yüzleri ve sokakları bırakıp gitmek zor geliyor. Dile kolay yaşanan 7 yıl ve artan zamanlar var. Alışkanlıklar malum en zor vazgeçilenler. Ne kadar gitmek istiyorsam o kadar da istemiyorum. Benimki bir tür yeniden başlamak korkusu belki de bilemiyorum ama görünmez iplerle bu hayata bağlandığım da su götürmez bir gerçek. 

Bakalım hayat bizim için neler hazırlıyor, bekleyip göreceğiz!

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Denize nazır: Cezayir

Denizi ne kadar anlatabilir ki insan, içinde biriktirdiği yoğun duyguları nasıl dalgalar gibi vurabilir kıyılarına. Sadece fotoğraflar kalıyor geriye zamandan, onlar da en güzeli belki de. 




Deniz kıyısındaki her şey güzeldir kanımca. Bu eğer bir halatsa, eminim bir hikayesi vardır. Çakıl taşları, midyeler, unutulan objeler, havlular ve kağıtlar... 


Denizin içinden geçerken zamanın içinden geçmek gibi hissederim ben. Denizde bir minik tekne ve ben olunca tüm düşünceler bir anda üşüşüverir beynime. İşte o zamanlarda bir kağıt bir kalem yeterli anlatmaya. Bir de sabahın doğuşuyla denizde olsam, başka da bir şey istemezdim.


Yeşille mavi böyle yakışır birbirine. Gökyüzü ve doğa ve deniz ve yeşil erikler mesela. Hayatın diriliğini, hareketini yansıtır bize, ayna misali. Hele ağacın üzerinde suya uzanan meyveler varsa, o zaman hayat sanki hep güzel olacakmiş gibi hissederim.

30 Nisan 2014 Çarşamba

Renklerin İçinde

Güneşli zamanlar ruhumuza kattığı güzelliklerin yanında doğaya da binbir güzellik katıyor. Buranın havası, toprağı, kokuları öyle güzel ki, her şey olabildiğince katıksız. 

Bereketli bir toprağı var ama ürün yetiştirmiyorlar, çeşit yok. En büyük şansımız beton binalarla örülü bir hayatı yaşamıyoruz birkaç senedir. Kamp alanında ikamet etmek, doğayla bir olmak bakımından güzel. 

Bir de güne uyum sağlayan metaller var dört bir yanda. Yeşilin yanında duranlar, göğe bakanlar hatta onunla bir olanlar, doğayı içinde barındıran taşlar, demirler var.


Bu paslanmış zinciri arıyor gözüm şimdilerde. O turuncu kalıp bile ayrı bir renkmiş hayatın içinde. Şimdi alındığı yerdeki boşluk öylece duruyor.


Eve dönerken, ofise giderken aldığım yola renk katanlardı tüm bunlar. Bazen çocuk gibi gizlice dokunduğum, bazen türlü fikirlerle karıştırıp durduğum güzelliklerdi. 


Hele bu denize uzanırmışçasına mavi kemere ne demeli. Belki de bir merdiven olabilirdi. Üzerine beyaz köpüklü dalgalar çizebilirdim. Ya da sonsuza uzanan bir kitaplık, her bir maviliğinde türlü hikaye..


Bu da bana fındık kıracağını anımsatıyordu. Güneşten kopmuş da gelmiş kadar yakıcı bir his veriyordu insana. Aynı zamanda ağır ve yorgun. Sanki çimenlere atıvermiş de kendini kalkmaya üşenirmişçesine duruyordu, toprağa temas etmeden. Yahut toprağa değmek de tüm derdi belki de..

Gün ve içindeki tüm güzel şeyler, hayata ve insana dair!

4 Mart 2014 Salı

Kamp alanı ve çevresi


Hep baktığım o uzaktaki sessiz ev burası. Sanki perili köşk gibi. Belki yakından baksam bir şey ifade etmeyecek, o yüzden ben ona uzaktan bakıp hayal etmeyi seviyorum. Gizemli oluşu hoşuma gidiyor. 


Sabahları hep bakakaldığım o uzaktak iki ağaç. Bazen ne çok şey anlatıyorlar bana kendi dillerinde.


Bulutlar hayatın üzerini örtmeden hemen önce işte böyle toplanıyorlar bir araya. Sonra kapatıyorlar tepeyi gönüllerince. Bulutlar kadar özgür olmalı, hepsi o!


Yıpranmış, eski gövdeleriyle duruyorlar devasa evler öyle ağır bir kaya gibi, yeşil denizin ortasında. Burada yeşil alanlar deniz gibi yayılıyorlar etrafa. Hele yazın üzerlerine serpiştirilen sarı sarı kavunlar denizin ortasında açan çiçekler gibi sanki. Seviyorum doğanın yakınımda olmasını.


Traktörleri seviyorum. Bir defa üniversitede araştırmaya gittiğimde Çorum'da binmiştim ne kadar güzeldi. O anlar geldi hatırıma. Şimdi isterdim hava güzel olsun, başımda bir yemeni olsun renkli ve çiçekli ve traktörde sallansın ruhum bir oraya bir buraya...


Durup bekliyorlar ne zamandır orada. Tamamlamışlar görevlerini dinleniyorlar herhalde. Bazen oyuncak gibi geliyorlar bana. Alıp eski turuncu damperli kamyonumu yanlarına koyuveresim geliyor.